6 Aralık 2021 Pazartesi

AVRUPA'DA YALNIZ MİNARELER

 AVRUPA'DA YALNIZ MİNARELER


Prof. Dr. Recep MESUT

"MİNARET" (I)

Koordinat: 47°23' Kuzey enlemi

                  18°54' Doğu boylamı

 

Osmanlı mimarisinin Avrupa'da en çarpıcı ve şaşırtıcı unsuru cami minareleri olmuştur. Buna benzer yapı görmemiş oldukları için bu ince, zarif, yuvarlak, göğe yükselen sivri külahlı minareler Hıristiyanların muhayyilesini etkilemiştir. Bugün bile insanoğlunun uzaya içgüdüsel fırlatmak istediği füzelerin örneği sayılırlar.

Orta Avrupa'da (Macaristan) ve Doğu Avrupa'da ( o zamanlar Polonya, şimdi Batı Ukrayna) Osmanlı hâkimiyetinde bulunmuş topraklarda, 300 küsur yıl önce (1699, Karlofça Antlaşması) terkedilmiş camilerin minarelerine kıyamamışlar, ibadet yerleri yıkılmış, fakat "mimari şaheser" kabul ettikleri minareleri korumuşlar. Bakım onarım yapmasalar 300 sene ayakta kalamazlardı. Demek ki halkı da, yöneticileri de bu işe gönül vermişler. Osmanlı unsurunun (onlar Türk diyorlar !) kendi tarihlerini zenginleştirdiğine inanmışlar ve "minaret" diyerek bol bol reklamını yapıyorlar.

Bu "tek minareleri" görebilmek için Kapıkule'den 1,000 km kuzeybatıya veya kuzeye gitmek (bugünkü ulaşım imkânları için zor değil) ve en az iki ülkeden tranzit geçmek gerek!

Eğer Macaristan'ın başkenti Budapeşte'ye E73 yolundan (Tuna'nın batı kıyısından) yaklaşıyorsanız, 16 km kala "Erd" banliyösünde, yolun ortasında “Hamzabey minaret’ini şaşkınlıkla göreceksiniz. Budin fethinde bulunan Hamza Bey, İstolni Belgrad (Szekesfehervar) sancakbeyi olmuş ve Tuna kıyısına çiftlik ve saray yaptırmış. Hala yerleşim yeri Hamzabey (Hanselbeck; Andzsbeg) adıyla da tanınıyor.


 





"MİNARET" (II)

 

Koordinat: 47°54' Kuzey enlemi

20°22' Doğu boylamı

 

Macaristan'ın en ünlü "tek minaresi", Budapeşte'nin 133 km doğusunda, Bük Dağı'nın eteklerinde, 60,000 nüfuslu EGER [EĞRİ; AGRİA; ERLAU; JAGER] şehrinin küçük bir meydanındadır. Macar tarihinde önemli rol oynamış ve piskoposluk merkezi olan bu şehir, müstahkem kalesi, tarihi kiliseleri, sıcak kaplıcaları (açık hava travertenleri, açık ve kapalı havuzları) ve şarapları ile ünlü turistik merkezdir.

Osmanlı tarihinde de Eğri'nin özel yeri vardır: 1552 Macaristan Seferinde Kanuni Sultan Süleyman ikinci vezir Kara Ahmet Paşa'yı Eğri Kalesi'nin fethi ile görevlendirmiş, fakat kuşatma başarısız olmuş ve Osmanlı ordusu geri çekilmiş. Macar edebiyatının çok popüler yazarı Geza Gardony'nin (1863-1922) "Egri scillagok" [Eğri'nin Yıldızları] başlıklı kitabı, direnen Macar kahramanlarını anlatmış ve 50'den fazla dile çevrilince, şehir turist akınına uğramıştır (Türkçeye çevrilmemiş, fakat "Tanrının Kılıcı Attila" kitabı Türkiye'de birkaç baskı yapmıştır).

44 yıl sonra, 1596 yılında Sultan 3. Mehmet ikinci Eğri Seferine çıkmış, 12 Ekim 1596'da fethetmeyi başarmış, "Eğri Fatihi" unvanı almış ve burasını eyalet (beylerbeylik) merkezi yapmıştır. 65 yıl (1596-1661) Osmanlı hâkimiyetinde kalan Eğri'de, Kethüda Camii'nin çok güzel olan 35 m'lik minaresi o yılların tanığıdır. Orta Avrupa'nın bu hareketli turistik merkezinde "en kuzeydeki Türk minaresi" diye reklamı yapılıyordu [Fakat ben şüphelendim. Şimdi Ukrayna'ya ait olan Podolya'da da böyle bir minare bulunduğunu okumuştum. Haritalarda orası daha kuzey gözüküyordu?].

Osmanlı dönemindeki Arnavut Paşa ve Valide Sultan Hamamlarının yerine yapılan bugünkü yüzme havuzları da Türkleri hatırlatmaktadır.





"MİNARET" (III)

 

Kamyanets-Podilski = Kamaniçe

Koordinat: 48°41' Kuzey enlemi

                  26°35' Doğu boylamı

 

Avrupa'nın "en kuzeyindeki Türk minaresi" Macaristan'da değil, 680 km daha doğuda, Ukrayna'nın Podilya (eski Podolya) bölgesinin 100,000 nüfuslu baş şehri Kamyanets-Podilski'dedir [Kamyanets = Taşlıca], çünkü Eger'in kuzey enlemi 47°54', Kamaniçe'nin ise 48°41'dir.

Osmanlı Devletinin en son (1672), en kuzeyde ulaştığı ve (kendine bağımlı Boğdan = Moldova topraklarının ötesinde) doğrudan Osmanlı Eyaleti olarak 28 yıl idare ettiği "PODOLYA EYALETİ"dir burası. Fakat 28 yıl kısa bir süre, fazla iz kalmamış.

Sultan Avcı Mehmed'in (IV. Mehmet) maaile, validesi ve hasekisi ile katıldığı 1672 Lehistan Seferi’nde, Boğdan-Lehistan sınırını oluşturan Dinyester (Turla) nehri geçilmiş ve müstahkem Kamaniçe Kalesinin koruduğu Eski Kent'e ulaşılmış [Aslında Avcı Mehmet turistik av gezisine çıkmış, mola vererek av eğlenceleri düzenlermiş. Askerin sevk ve idaresi Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa'nın sorumluluğunda imiş]

Çepeçevre Smotriç nehrinin 60 m derin kanyonu ile çevrili, Edirne'nin Kaleiçi kadar olan Old City'deki 8 kilise camiye dönüştürülmüş ve en büyük Katolik katedrale görkemli bir minare eklenmiş. 1683'teki İkinci Viyana Kuşatması felaketle sonuçlanınca, Avusturya, Venedik ve Lehistan "Kutsal İttifak" oluşturmuşlar, 16 yıl süren bozgunlar neticesinde 1699'da Karlofça Antlaşması ile Podolya Eyaleti toprakları Lehistan'a geri verilmiş. Camiler tekrar kilise olmuş, fakat o güzelim minareyi yıkmamışlar (âlemine Meryemana ve haç eklemişler).

Bugün Kamyanets-Podilski çok hareketli turistik destinasyon. Sokaklarında sırt çantalı gençler dolaşıyor (Kuzey Avrupa tipli), bira tüketiyorlar ve Türk kahvesi (!) içiyorlar. Kent meydanında Türk Kahvesi Festivali (“Kava Turka” 1672) reklamı, kocaman bir cezve ve kavrulmamış kahve çuvalları görülüyor. İddia ettiklerine göre Avrupa'da ilk kahve 1672 yılında Kamaniçe'de içilmiş (yani 1683'te Viyana'dan 11 yıl önce!). Bununla iftihar ediyorlar!




 




MEJİBUJİ SANCAĞI

Prof. Dr. Recep MESUT 


Osmanlı topraklarında böyle bir idari birim var mıydı? Evet, 1672 Lehistan Seferi'nden sonra oluşturulan Podolya Eyaleti'nin 4 sancağı bulunuyordu: Kamaniçe (merkez), Yazlofça, Bar ve Mejibuji. Kamaniçe'den 130 km kuzeyde (49°42' enleminde) yer alan Mejibuji, Osmanlı'nın "en kuzeydeki sancak merkezi" idi, fakat 10 sene sonra Lehistan eline geçti, tekrar alındı, tekrar verildi. Bugün Lviv-Vinnitsa anayolunun kenarında, Hmelnitski bölge merkezinin 25 km doğusunda, sadece 1,731 nüfuslu kasabacıktır.

"Medzhybizh" adı "medzhy-"= arasında ve "-bizh" = Bug (çoğul) nehirleri anlamındadır. Bu noktada Bug ve Buzhok (küçük Bug) nehirleri birleşirler [Osmanlı "Aksu nehri" demiştir]. 11. yüzyılda müstahkem kremlin (ağaç ve toprak yığını) olarak kurulmuş, 16. yüzyılda Tatar akınlarına karşı taş kaleye dönüştürülmüş, bent yapılarak gölet oluşturulmuş. Bugün bu göletin kıyısında, dört köşe baca gibi yükselen sütunu (Turkish pole) Türklerden anı olarak koruyorlar (leylekler değerlendiriyor). Ne işe yararmış meçhul? Herhalde en kuzeydeki Osmanlı eseri!

Mejibuji'ye giden Türk pek yok, fakat çok turistik bir kasaba. Çünkü Hasidik Yahudiliğin en kutsal ziyaretgâhı! Bu kabalacı, ekzoterik, mistik ve şifacı Musevi tarikatının kurucusu Baal Shem Tov'un (1698-1760) [kıs. Besht] evi, havrası ve mezarı buradadır. Ayrıca her yıl bütün dünyadan Yahudiler Mejibuji'ye akın ederler, çünkü en eski Yahudi "pogromu" (1648) ve en son Yahudi jenosidini (1941, Naziler 3,000 kişiyi kurşuna dizmişler) hatırlatan Eski Mezarlık ve Yeni Mezarlık burada bulunur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder