6 Aralık 2021 Pazartesi

TÜRKLERİN KAVŞAĞI


Prof. Dr. Recep MESUT


TÜRKLERİN KAVŞAĞI

 

 

Karadeniz'in kuzeyinden de gelseler, güneyinden de geçseler, yolları hep burada kesişti - gönüllerindeki ulu nehir Tuna'nın (Yahya Kemal Beyatlı), "çırpınan" Karadeniz'e kavuştuğu, bugün Dobruca dediğimiz topraklarda. Daha M.S. 681 yılında Proto-Bulgar Hanı Asparuh "Onglos" denen bu köşede Balkanların ilk Türk Devletini kurmuştu.

 

Kader, yıllar sonra, diğer üç Türk Devletini burada buluşturdu:

 

1) Anadolu Selçuklu Devletinin [1075-1308] çöküşü;

2) Altın-Orda Devletinin [1242-1502] yükselişi;

3) Osmanlı Devletinin [1299-1922] doğuşu.

 

Altın-Orda Devletinin ilk Müslüman hükümdarı Berke Han (hd. 1257-1266) kendi halkına İslâmiyet’i tanıtmak için Anadolu'dan misyoner-dervişler davet etti. Sinop'tan deniz yoluyla Kırım'a geçen 30-40 oba (12,000 kişi) Müslüman Türkmenlerin lideri Bektaşi erenlerinden Sarı Saltuk Baba idi (1262). Berke Han onları Tuna boyları komutanı Emir İsa Nogay'ın yanına gönderdi, çünkü İsa Nogay da Müslüman olmuştu ve Sakçı (bugün İsakçı) kalesinden Bulgarları ve Kumanları yönetiyordu (oğlu Çaka, Bulgar Çarı'nın damadı olmuş ve 1299-1300 arası Bulgaristan tahtına oturmuştu).

Sarı Saltuk Baba, hoşgörülü İslam'ın temsilcisi olarak Müslümanların, Hıristiyanların ve Şamanistlerin sevgisini kazandı. Ünü her tarafa yayıldı. Ağaçlı bir tepenin (257 m, bugün Babadağ) eteğine bir zaviye kurdu ve 1298'de burada vefat etti. Sevenleri o kadar çoktu ki, uzak diyarlardan ziyarete gelenler boldu.

Anadolu Selçuklu Sultanlığı ise aynı yıllarda üç kardeşin taht kavgaları ile sarsılıyordu. Bunlardan II. İzzeddin Keykavus yenildi ve Antalya'ya çekildi. Annesi Berduliye Hanım Konyalı zengin bir papazın kızı idi. Dayıları aracı oldular ve Bizans İmparatorunun izniyle Konstantinopolis'e sığındı (1261). Fakat 1264'te bir komploya karışınca Kuzey Dobruca'daki Enisala Kalesi’ne sürgün edildi [Türk tarihçiler yanlış okuyup "Enez Kalesi" yazıyorlar ki, coğrafi olarak mümkün değil! Maalesef Wikipedia da aynı hatayı tekrarlıyor!]. Bunu duyan Berke Han emir veriyor, komutan Toktagu ile Sarı Saltuk oğlu Seyyid İsmail, bahtsız Selçuklu Sultanını gidip kurtarıyorlar ve Kırım'a götürüyorlar. Berke Han kızı Orbay Hatun ile evlendiriyor, Kefe'de bir saray ile Sudak ve Solhad şehirlerinin gelirlerini tahsis ediyor. II. İzzeddin Keykavus 1279'da 44 yaşında iken Kırım'da ölüyor, fakat büyük oğlu II. Gıyaseddin Mesud Anadolu'ya dönüyor ve son Selçuklu Sultanı oluyor (öl. 1308).

Bu esnada, 1281'de Osman Gazi Söğüt'te Kayı aşiretinin başına geçiyor ve 1299'da kendi adına hutbe okutuyor. Torunları Rumeli fütuhatına başlıyorlar. Birinci Kosova Savaşında yanlarında Rumeli’den tek Müslüman müttefik "Dobrice Tatarları" oluyor. Saraç Bey komutasında 1,000 atlı mertçe Kosova’da savaşıyorlar.

1473'te Uzun Hasan seferine giden Fatih, küçük oğlu Cem Sultan'ı Edirne'ye kaim-i makam gönderiyor. 14 yaşındaki Cem, Sarı Saltuk efsanesini duyuyor, etkileniyor ve maiyetindeki İpsalalı Ebül-Hayr Rumi'den menkıbeleri derlemesini istiyor. 7 yıl sonra 1480'de ilk "Saltuknâme" yazılmış oluyor. 1484'te II. Bayezid Sarı Saltuk türbesini ziyaret ediyor ve geniş bir külliye haline getiriyor. 1538'de Kanuni Sultan Süleyman burada bir hafta mola veriyor. Zamanla Babadağ kasabası gelişiyor. Tuna muhafızı Gazi Ali Paşa bir cami yaptırıyor ve haziresindeki türbesine gömülüyor (1610).

Fakat Osmanlı-Rus savaşlarında Babadağ yıkıma uğruyor. 1828'de sadece basit bir türbe kalmış oluyor.1878'de Romanya'nın eline geçen Babadağ, 10,000 nüfuslu sakin bir taşra kasabasıdır. 2007 yılında hayırsever Türk işadamları türbeyi ve camisini restore ediyorlar, Diyanet Vakfı da imam görevlendiriyor. Köstence'nin 92 km kuzeyinde, il merkezi Tulça'nın 35 km güneyinde ve İsakçı'nın 60 km güney-doğusunda. Kasabanın 10 km doğusunda ise Enisala köyünün yanında, 116 metrelik çıplak kayalık üzerinde, ıssız ve soğuk bir diyarda yalnızlık abidesi olarak "Enisala Kalesi" yükseliyor. Günümüzde Dobruca'da en fazla turist celbeden destinasyon sayılıyor! 

 





"BURA" GEÇİDİ

  

Bu bir dağ geçidi değildir. Askeri seferlerde büyük orduların kat edebileceği bir akarsu geçididir. Tuna nehrinin, delta kollarına ayrılmadan önceki son geçittir. Denizden 100 km ve deltanın başlangıcından 30 km içeridedir.

 

TUNA DELTASI (Delta Dunarii): Avrupa'nın en büyük sulak alanıdır. Dobruca lagünleri ile birlikte 6,500 km kare (Edirne İli kadar) alan kaplamaktadır. Sular ve bataklıklar dünyası olup, nüfus sadece 20,000'dir. Bu balıklar, kuşlar ve sazlıklar diyarı son yılların popüler turist destinasyonudur. Deltanın kolları gemi seyrüseferine müsaittir:

 

KİLİ (Chilia) 120 km uzun, 3800 m3 debisi vardır, Romanya-Ukrayna sınırını oluşturur.

 

SÜNNE (Sulina) 64 km uzun, 1250 m3 debi. En kısa olup, gemi taşımacılığında tercih edilir.

 

HIDIR İLYAS (Sfantu Gheorge) 70 km uzun, 1500 m3 debi.

 

Delta alanında rakım 0,5-1 m olduğundan sıkça sular altında kalır ve geçit vermez.

"Bura" Geçidini tarihte ilk kullanan ünlü Pers hükümdarı I. DARİUS'tur. M.Ö. 512'de İskit seferine çıkmış, İstanbul Boğazına gemileri yan yana bağlayarak köprü kurmuş, gemileri denizden Istros (Tuna) nehrinin ağzına ve içerlere göndermiş. Karadan ilerleyen ordu Tuna kıyısına gelince tekrar gemilerden köprü yapmışlar ve kuzeye geçmişler, fakat köprüyü bozdurmamış, bir ay bekletmiş. Göçebe yaşayan İskitleri boşuna kovalamış ve başarısız şekilde aynı köprüden geri dönmüş.

 

Eski Yunanlar Tuna'nın bu geçidine "kuzeydoğu" anlamında "Boreas geçidi" demişler, çünkü Boreas (yani Poyraz) bir rüzgâr tanrısının adıdır ve kuzeydoğudan eser. Bazen şiddetli fırtına halini alır ve "Bora" denir. Osmanlılar Bora'yı "Bura" şeklinde telaffuz etmişler ve bütün kuzey seferlerinde (Boğdan, Lehistan ve Rusya), gemilerle köprü kurarak 100,000 neferlik orduları kuzeye geçirmişlerdir. Sadece 1770 yılında İvazzade Halil Paşa köprü kurmamış, orduyu kayıklarla bir ayda geçirmiş, "Kartal Ovası" muharebesinde mağlup olunca kaçan askerler Tuna sularında boğulmuşlar. Böylece Osmanlı tarihinin en büyük askeri felaketine sebep olmuştur.

 

Bura geçidi günümüzde Romanya ile Ukrayna arasında sınırdadır: Romanya'ya ait 5,000 nüfuslu İsakçı (Isaccea) kasabası eğimli bir arazide yer alırken, Ukrayna'ya ait kuzey taraf alçak bir düzlüktür. Burada ünlü Kartal köyü (Orlivka, Ruslar: Orlovka) bulunur. Uzun yıllar anlaşamayan iki ülke en sonunda bizim "Bura Geçidi" dediğimiz yere feribot kurabilmiş ve Ağustos 2020'den itibaren seferler başlamıştır! Müjdeler olsun, Ukrayna'ya mal taşıyan Türk TIR'larının yolu tam 200 km kısalmıştır!

[2017'de otobüsle turist olarak gittiğimizde Orlivka'dan geçtik, Tuna'nın güneyinde İsakçı sahilini gördük, ne köprü, ne de feribot olmayınca söz konusu 200 km dolaştık. Mecburen İbrail'de (Braila) konakladık].

 






MEDETSİZ KIYILAR 

Dobruca-Bucak-Yedisan 

Kili ve Akkerman Kaleleri

 

Karadeniz'in kuzey-batı köşesini haritadan hiç incelediniz mi? Romanya'nın Köstence liman-kenti ile Ukrayna'nın Odesa liman-kenti arasındaki yaklaşık 300 km'lik kıyı bandında hiçbir yerleşim yoktur! Bu "medetsiz kıyılar" ezelden beri denizcilerin korkulu rüyası olmuş, antik çağlarda Karadeniz’e "Pontos Axenios" (a-xenios = yabancı-sevmez) denmiştir. Sibirya'dan kopup gelen şiddetli rüzgârlar ve hırçın dalgalar bu kıyıları sürekli döverler. Gemiciler korunaklı bir koy dahi bulamayınca, büyük nehirlerin (Tuna ve Turla) ağzından 40-50 km içerlere girerek nehir limanlarına ve onları koruyan kalelere mecbur kalmışlardır. Tuna nehrinin deltasında  Kili (Chilia) liman-kalesi ile Turla'nın (Dinyester) göl genişliğindeki halicinde Tyras (Monkastro, Cetatea Alba, Akkirman, bugün Bilhorod-Dnestrovski) liman-kale, Baltık-Karadeniz ticaret yolunun [Kehribar Yolu’nun] sonlandığı merkezler olmuştur.

Romalılar devrinde Tuna'nın güneyinde kalan topraklara "Scythia minor" (Küçük İskitya), kuzeyde kalan topraklara "Scythia major" (Büyük İskitya) denmiş. Moldovalılar ise kuzey kısmına "Bessarabia" (Basarabya) adını vermişler. Osmanlı ise Tuna'nın güneyine "Dobruca", Tuna ile Turla arasına "Bucak" ve Turla'nın ötesine "Yedisan" terimlerini kullanmıştır (yedi Tatar kabilesi buralarda at koşturduğu için). Yedisan sahiline Odesa limanı ancak 1794'te, Osmanlı'dan sonra, Çariçe II. Katerina'nın emri ile kurulmuştur.

Ne I. Mehmet (Çelebi), ne II. Mehmet (Fatih), Tuna ötesindeki bu iki sağlam kaleyi ele geçirememişler. II. Bayezid, 1484 yılında, Edirne'deki Külliyesi'nin temelini atmış, sefere çıkmış, Tuna'yı aşmış, önce Kili Kalesini, sonra da Akkirman (bilâhare Akkerman olmuş) Kalesini fethederek, Kırım Hanlığı ile karadan birleşmiş ve Karadeniz iç deniz haline gelmiştir. Bu seferden elde edilen ganimet gelirini Edirne Külliyesine sarf etmiştir! 1503 yılında Akkirman Sancağı’na tüm Bucak arazisini bağlamıştır.

Akkerman Kalesi günümüze kadar iyi korunmuş, müze olarak ziyarete açık, Ukrayna'nın "en büyük kalesi" olarak takdim ediliyor. 50,000 nüfuslu Bilhorod-Dnestrovski şehri Odesa'dan 80 km güney-batıdadır.

Antik çağlardan beri hiç adını değiştirmeyen Kili ise yerini değiştirmiştir: Eski Kili (Chilia Veche) Delta içerisinde imiş (bugün Romanya'da kalmış bir köydür). 1478 yılında Boğdan voyvodası Büyük Ştefan karşı kıyıya Yeni Kili (Chilia Noua) Kalesini yaptırmış ve 6 yıl sonra II. Bayezid bu kaleyi almıştır. Bugün Ukrayna'ya ait 20,000 nüfuslu "Kiлiя" kasabası ücra bir kaza merkezi olup, kalesi yıktırılmıştır. Fakat Tuna Deltasının en önemli kuzey kolu hala Kili (Chilia) adını taşımaktadır.






"İSMAİL KALESİ" DESTANI

 

Tuna Deltası'nın kuzey kıyısındaki İsmail çok eski yerleşim değildir ve fetihlerde zikredilmez. 1484'te Sultan 2. Bayezid ve 1538'de Kanuni Sultan Süleyman Tuna nehrinin kuzeyinde fetihler yapıyorlar, fakat İsmail'in adı geçmiyor.

1560 yılında Boğdan voyvodasının bir mektubunda Tuna kıyısına "İsmail" köyünün kurulması şikâyet edilmiştir (daha önce burada "Smil"[= kumluk yer] adında bir kayık iskelesi varmış. Bundan galat olarak Türkler "İsmail", sonra da Ruslar "İzmail" demişler)

1589'da Sultan 3. Murat, Darüssade Ağası Mehmed'e İsmail palankasını tahkim ettirmiş (ağaç ve toprak istihkâm). 1592'de kaza merkezi olmuş ve gümrük emini atanmış (fıçılarla balık, hububat, kürk, deri ve esir geliri yüksekmiş).

1657'de Evliya Çelebi Tolçı (Tulça) iskelesinden 5 saatte İsmail iskelesine geçmiş. Çok hareketli ticaret merkezi olup, taştan surları yokmuş.

1770'te ilk Rus işgali yaşanmış, fakat 1774 Küçük Kaynarca Anlaşmasıyla iade edilmiş.

1780'de stratejik önemi anlaşılmış, taştan sağlam kale inşa edilmiş, top ve askerle donatılmış.

1787-92 Osmanlı-Rus Savaşında kahraman savunmasıyla Dünya askeri tarihine geçmiştir:

Mart 1790'da başlayan Rus kuşatmasına 7 ay direnmiş. Kış bastırınca Rus cephe komutanı çekilmek istemiş, fakat kuşatma komutanı General Suvorov diretmiş, birkaç gün sessizliğe bürünmüş, 22 Aralık 1790 gecesi saat 03'te ani bombardımana başlamış, saat 5,30'da bütün askerlerini Bender kapısına hücum ettirmiş. Rus askerlerine acımadan 15,000 zayiat vererek, kendi ölülerinin üzerine basarak, aynı gün Kaleye girmişler ve katliam başlamış.

 

"İSMAİL KATLİAMI": bütün garnizon kılıçtan geçirilmiş (30,000 insan öldürülmüş, sadece Tuna'dan çıkarılan 23,500 ceset toplanmış), kadın-çocuk demeden sivil Müslüman halk öldürülmüş, 9,000 gayrimüslim de Rusya'ya sürülmüş. Teslim olan serasker Aydoslu Mehmet Paşa'ya önce güvence verilmiş, fakat sonradan intikam için öldürülmüş.

Bize tarih öğretilmiyor ve zamanla bu şanlı direniş unutuluyor. Fakat Dünya askeri tarihinde İsmail Kalesi, savunması ve katliamı ile yerini almıştır. Rusların medarı iftiharı Feldmareşal (Generalissimus) Aleksandr Vasiliyeviç Suvorov (1730, Moskova - 1800, Petersburg), hiç yenilmemiş" (61 çarpışmanın hepsini kazanmış), askeri deha olarak bugün de yüceltiliyor (heykelleri, askeri okulları, marşlar, madalyonlar, paralar). Bir heykeli de İzmail meydanındadır. Fakat kendi kayıplarını bile hesaba katmayan, düşmana merhamet bilmeyen vicdansız bir savaş makinesidir.

 

Bugün Ukrayna topraklarında kalan İzmail kenti, 80,000 nüfusuyla Tuna üzerinde en büyük şehir, liman ve nehir donanma üssüdür. Tarihi Kale'nin enkazı imara açılmamış, anıtsal park olarak duruyor. Bu alandaki Kale Camii ise restore edilmiş (minaresiz), savaşı anlatan müze (diorama) olarak ziyaretçi bekliyor. Edirneli tarihsevenler olarak gittik gördük (10 Mayıs 2017).






 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder