Prof. Dr. Recep MESUT
"VİRÜS" NE DEMEK?
Dünyayı allak bullak eden salgın ile ilgili bazı
terimlerin kökenini ve anlamını açıklamak isterim:
"Virus"
kelimesi Latince kökenlidir. Latince ise Roma İmparatorluğunun resmi dilidir ve
Avrupa kültürünün temelini oluşturur. Klasik Latincede nadir kullanılan bu
sözcükle bir vadiden veya bataklıktan yayılan, insanlara sıvaşan ve
hastalandıran / zehirleyen ortam kastedilirmiş. Elle tutulur gözle görülür nesne
olmayıp, gizemli, fakat zararlı bir güç anlaşılırmış. Bazı metinlerde zehir,
kötü koku, yapışkan sıvı şeklinde de kullanılmıştır.
18. yüzyıl sonlarına kadar Avrupa üniversitelerinde
eğitim dili Latince imiş. İlk defa 1880 yılında Louis Pasteur "virus" deyimini tıp yazılarına sokmuştur. Kuduz
etkenini göremeden, laboratuvar süzgeçlerinden geçebilen, aşırı küçük ve zehirleyici etken olduğunu varsaymış. Fakat bu etkenin ölümcül etkisini
bertaraf eden kuduz aşısını 6 Temmuz 1885'te başarıyla uygulamıştır.
VİRÜS NEDİR
Bitki değildir, hayvan değildir, mikrop bile değildir!
Tekhücreli sayılmaz, çünkü "hücre" (Türkçe “göze”) canlılar âleminde
bir aşamadır - çatısı, kapısı, penceresi tamamlanmış mimari birimdir. Virüs
ancak onun duvar parçası sayılabilir.
Olağanüstü küçüktür, şöyle ki Uludağ kütlesinin
yanında duran insan figürü bir bakteri mikrobu kabul edilse, onun burnunda
duran sivrisinek virüse tekabül eder. Şimdi Uludağ'ın zirvesinden bakıp
sivrisineği görmeye çalışın!
Dişi-erkek kavramı yoktur, beslenme-soluma-boşaltma
yoktur, yani çevresiyle madde alış-verişi (metabolizma) yapmaz! Sadece eş
parçalara kırıklanarak (replikasyon, eşlenme) çoğalır ve kalıtım (genetik)
kodlarını aktarır. Fakat çok esnek olup, sık sık "kılık"
değiştirebilir (mutasyon, değişinim)!
Temel yapısı upuzun bir RNA (ribonükleik asit) veya DNA
(dezoksi ribonükleik asit) molekülüdür ki, genetik kodları taşır. Bu
moleküllerin dışında "kapsid" denen protein kaplaç vardır ve antijen
(bağıştıran) vazifesi görür. Bazı virüslerde en dışta "zarf"
(envelope) tabakası bulunabilir. Dış yüzeyinde pıtrak gibi dikenler hücre
zarına tutunmasını sağlarlar.
Mutlak bir hücreiçi parazittir. Fakat hücreden hücreye
geçerken saatlerce / günlerce zarf içinde kalabilir. Girdiği hücrenin yapı
maddelerini ve enerjisini kullanarak kendi RNA / DNA dizinini hızla çoğaltır.
Virüsler çok yaygındır (suda, karada, havada)
canlıların dökülen hücrelerini çürükçül (saprofit) kullanırlar. Fakat faal canlı
hücrelere saldırarak tahrip ederler ve bulaşıcı hastalık ortaya çıkar. Bazen de
hücreyi "çıldırtırlar" ve yerinde tümör (ur) gelişir (oncoviruses).
Konakladıkları canlıya göre:
1) Bitki
virüsleri (ziraatçıların konusudur)
2) Hayvan
virüsleri (veteriner ve tıp doktorlarını ilgilendirir)
3) Bakteri
virüsleri (bakteriyofaj, bakteriyiyen)
İnsana musallat olan virüsler hayvan virüsleri
grubundandır. Bu nedenle hayvandan insana, insandan hayvana transfer
olabilirler.
AİDS VİRÜSÜ (HİV) ve INFLUENZA ( grip) VİRÜSÜ REKONSTRUKSİYON çizimi
VİRÜSLER VE VİROLOJİ
Canlılar âleminde virüsleri sınıflandırmak 150 yıllık
tartışmalarla geçmiştir. Işık (optik) mikroskop bunları görüntülemek için
yeterli olmamış, fakat diğer özellikleri (hücre hasarları, aşıları, kimyasal
yapıları, genetik kodları) adım adım tespit edilmiştir. 1932'de Elektron
Mikroskop keşfedilince 1939'da ilk bitki virüsü (TMV, tobacco mozaic virus),
1952'de Poliomyelitis (çocuk felci) virüsü görülebildi.
VİROLOJİ (bazı ülkelerde Virusoloji) Mikrobiyoloji'nin en genç
bilim dalı ancak 1935-1980 arası şekillendi. 1966'da kurulan ICTV
(International Committee on Taxonomy of Viruses) bugün 7 takım, 80 familya,
4000 tür virüsün kaydını yapmıştır.
Son pandemiye neden olan CoViD-19 (Co-rona Vi-rus D-isease 20-19) zarflı,
pozitif, tek sarmallı RNA virüsü olarak "Nidovirales" takımında, "Coronaviridae" familyasında, SARS (Severe Acute Respiratory Syndrome)
alt-familyasında ikinci bir tür olduğu için "SARS-CoV-2" olarak adlandırıldı. SARS salgını da Çin'de 2003
yılında çıkmıştı. Aynı alt-familyada 2012 yılında Ortadoğu'da salgın yapan MERS-CoV (Middle East Respiratory Syndrome) virüsü de yer almaktadır.
Viroloji'de terimler İngilizce olarak italik
karakterde yazılır.
Viroid: en küçük virüsler olup protein kılıfı ihtiva
etmezler.
Prion: virüslerden 100 kat daha küçük, RNA/DNA içermez.
Sadece proteazlara dayanıklı protein molekülüdür. Hücreleri enfekte eder ve
kendi dizilimini üreterek birikimler oluşturur (Creuzfeldt-Jakob sendromu,
"Deli dana hastalığı")
Not: Bilişim terimi "virüs": Veri girişi yoluyla
bilgisayarlara yüklenen, sistemin veya programların bozulmasına, veri kaybına
veya olağan dışı çalışmasına neden olan yazılım (TDK)
Not: Mecazi anlamda "virüs": "...anarşi
virüsü gençlerin düşüncelerine girmişti..."
Alttaki mikrofotografilerde SARS-CoV-2 virüsü (sarı renkli) hücre içinde
çoğalırken, hücre dışına çıkarken ve taç şeklinde görülmektedir (Mart 2020'de
çekilmiştir)
BAĞIŞIKLIK
Bulaşıcı salgınların bir tarafında saldırgan
minicanlar varsa, diğer tarafında da konak canlının (İngilizce “host”) savunma
sistemi vardır. En ölümcül bulaşlarda bile etkilenmeyen (muaf tutulan) bireyler
olur, çünkü bunların savunma sistemi hastalık etkenlerini püskürtür. Bu olaya
"immünite" denir. Latince bir terim olarak "immunitas" (yükümsüzlük, görevsizlik) anlamındadır. Türkçe
"bağışıklık" terimi genel kabul görmüştür. Eskiden
"muafiyet" denirdi.
DOĞAL BAĞIŞIKLIK (natural immunity): Her türlü saldırgana karşı
verilen genel mücadeledir. Derinin ve "mukoza" denilen ağız, burun ve
gözlerin kaygam zarları ilk sınır çatışmasını verirler. Alarm sinyali alan
akyuvarlar (lökositler), ardışık devreye giren kan proteinleri ve fagositler
(yutargözeler) ilk mukavemeti gösterirler. Bu çarpışmanın neticesinde beden
ateşi yükselir, yerel kızarıklık ve bol salgılar savaş alanındaki ölüleri
dışarı atar.
KAZANILMIŞ BAĞIŞIKLIK (acquired immunity): sadece belirli
bir saldırgana karşı ilk temastan sonra gelişir: Etkin veya Edilgen olur
ETKİN KAZANILMIŞ BAĞIŞIKLIK (active
immunity): Hastalığı atlatan kişilerde, 7-10 gün sonra gelişir. "Özel
kuvvetlere" dahil T-lenfositler ve B-lenfositler saldırganın moleküler
yapısını (antijen, bağıştıran) çözer ve spesifik yokedici madde (antikor,
bağışkan) kana verirler. Bu hücresel ve humoral (sıvısal) bağışıklık kalıcı olur
(bazen hayat boyunca).
EDİLGEN KAZANILMIŞ BAĞIŞIKLIK (passive
immunity): Daha önce hastalığı geçirmiş olanlardan alınan antikorlu kan
hastalara verilir. Beklemeden hemen etkili olur, fakat uzun sürede etkisini
kaybeder.
ÖNLEYİCİ
BAĞIŞIKLIK (vaccination, aşılama): Gücü zayıflatılmış, fakat
antijenleri korunmuş mikroplar sağlıklı kişilere önceden aşılanır. Hastalık
hafifçe atlatılır, fakat kalıcı bağışıklık elde edilir.
RNA ve DNA
ETİMOLOJİK AÇIKLAMA
GUMMİ ARABİCUM; ZAMK-I ARABİ; GUM ARABIC; AKASYA SAKIZI
Orta Çağlar'da İslam tababeti ileri düzeyde idi.
Hıristiyan Avrupalılar hastalıkların teşhis ve tedavisini, İspanya ve Sicilya
Araplarından öğrendiler. İslam tababetinde sık kullanılan ilaç malzemesi
"Zamk'ı Arabi"ye Latince "Gummi Arabicum" dediler ve
sürekli ithal ettiler.
Afrika'da (Sudan, Senegal) yetişen, Mimozagiller’den
bazı akasya ağaçlarının gövdesinden çizikle süzülen reçine, hem tatlımsı, hem
yapışkan ve dayanıklı olduğu için şurup üretiminde ilaç hammaddesi, kitap
ciltlemede de yapıştırıcı (kordofan) olarak kullanılmıştır. Hala lokum ve sakız
yapımında kullanılmaktadır.
ARABINOSE: İngilizler Latince terimlerden ilk vazgeçtiler ve bu
malzemeye "arabin-ose" adını verdiler (yani "arab şekeri")
RIBOSE: Alman ve Fransız kimyagerler 1880 sonrası bunun
terkibinde 5-karbonlu asiklik monosakarid (pentoz) keşfettiler ve
"ribose" adını verdiler.
Ribo-Nükleik-Asit = RNA: Her
canlı hücresinin (insan, hayvan, virüs) temel yapıtaşı olan nükleotidler
aminoasitler, riboz şekeri ve fosfat içerirler. RNA, türe özel proteinleri
sentezler, "ribozom" (yapıtaç)'larda bulunur ve tek sarmallı yapıdır.
Dezoksiribo-Nükleik-Asit = DNA: Monosakarid kısmında bir hidroksil
(-OH) grubu eksik ve çift sarmallı olup, esas genetik kodları taşır ve hücre
çekirdeğinde bulunur.
"D-RİBOSE" bugün ABD'de çok popüler ticari
markadır. Birincil enerji kaynağı (toz, içecek) olarak pazarlanır, kas
gelişimine destek olur.
Not: "Ribo-" ön takısının İngilizce "rib" (kaburga) ile
ilişkisi yoktur. İslami kökenlidir ve RNA-DNA gibi çok önemli tıbbi terimlere
yerleşmiştir.
MASUM SANIKLAR
Dünyayı kasıp kavuran korona virüs salgınının kaynağı
yabani hayvanların arasında aranmakta. Korona virüslerinin genetik kodları
benzeşen iki tür memeli sanık sandalyesine oturtulmuştur:
PANGOLİN (Malaya dilinde "dertop kıvrılan", Lat:
Manis)
Nadir bir hayvan, sadece Güneydoğu Asya'da (Çin,
Hindistan, Endonezya) ve Güney Afrika'da yaşayan ve derisi pullarla kaplı,
sadece 7 türü bulunan, nesli tükenme tehdidi altında. En ufakları 3,6 kg, 130
cm uzunluk kuyrukla; Afrika'da "dev pangolin" 33 kg, 180 cm uzun.
Uysal ve zararsız olup, geceleri dolaşır, tırnaklarıyla toprağı eşeler. Dişleri
yoktur, yapışkan diliyle termit, karınca ve böcekleri çiğnemeden yutar. Tek
yavru doğurur ve emzirir. Eti lezzetlidir ve Uzakdoğu mutfağında nefaset
sayılır. Pulları "keratin" içerir ve kozmetikte kullanılır.
YARASA (Chiroptera; İng: bats)
Soğuk kutup bölgeleri hariç, dünyanın her tarafında yaygındır, tam 980 türü
tarif edilmiştir (Türkiye'de 30 tür). Tek uçabilen memeli (1-2 yavru doğurur ve
emzirir), vücudu ile ön ayakları arasında ince deri gerilmiştir. Vücudu
kıllarla kaplı, iskeleti hafif, gözleri küçük, 22-26 kesici dişleri vardır.
"Cüce yarasa" (4 cm, 7-8 gr) ve " büyük uçan tilki" (1 kg
ağır, 1,5 m kanat açıklığı). Gündüzleri ağaçlara, mağaralara, terkedilmiş
yapılara, tepesi aşağı asılı tünerler, gece faaliyete geçerler. Çıkardığı
ultrases dalgaların yansımasıyla (sonar) sessizce süzülür, çoğunlukla meyve,
çiçek tozu ve böcekle beslenir; etçil (kertenkele, kurbağa, küçük balıklar)
olanlar da vardır. Güney Amerika'da davarlardan kan emen sadece üç tür bulunur
(Vampir). Koloniler halinde yaşarlar, ılıman iklimde kış uykusuna yatarlar. Dışkıları
değerli gübre olarak kullanılır. Doğal düşmanları pek yoktur, sadece Uzakdoğu'da
yerliler tarafından avlanırlar, "yarasa çorbası" bu ülkelerde
ünlüdür.
TARİHİN EN BÜYÜK SALGINI
INFLUENZA HISPANICA; SPANISH FLU; İSPANYOL GRİBİ = Nezle-i müstevliye
Haziran 1918 - Nisan 1919 arası tüm dünyaya yayılan bu
korkunç pandemi Birinci Dünya Savaşı'nın son yılına damgasını vurmuş, savaş
sonrası Hindistan ve Afrika'ya ulaşmış, 500 milyon hasta ve 20 ila 50 milyon
can kaybına neden olmuştur. Savaşan ülkelerin askeri sansürü nedeniyle kesin
kayıtlar bilinmemektedir. Bu savaşa katılmayan İspanya'nın gazetelerinde
muntazam haberler çıktığı için "İspanyol nezlesi" adı verilmiştir.
Osmanlı ordusundaki kayıplar meçhul, fakat İstanbul Şehremareti’ne göre 6403
kişi İstanbul'da ölmüş.
Aslında ABD kaynaklıdır. 1917'de savaşa katılan ABD,
seferberlik ilan etmiş ve asker toplama kamplarında (New Mexico, Kansas) ilk
yayılım başlamış. Avrupa'ya sevk edilen bu askerler tüm cephelere, savaş
sonrası evlerine dönen askerler de daha büyük sivil kayıplara sebep olmuşlar.
Bakteriyoloji'nin geliştiği, fakat viroloji'nin henüz
gelişmediği için tedavisi bulunamamış. Ölülerden alınan materyal sonradan
incelenmiş ve 1933'te "influenzavirus A" (Ortho- myxoviridae
ailesinden) izole edilmiş: 80-120 nanometre çapında, küresel, negatif, tek
zincirli RNA virüs. Doğada kaynak yabani kuşlar ve domuzlar olabiliyor. 1939-da
B tipi ve 1956-da C tipi de tanımlanmış.
Bu pandemi birkaç ay arayla üç dalga halinde seyretmiş! Batı ülkelerinde insanlar ilk defa sokaklarda maske ile dolaşmışlar!
SEHVEN Mİ, KASTEN Mİ?
Gerçek bir pandemi'yi bugünkü iletişim imkânlarıyla
günü gününe izleyebiliyoruz Hastalık etkeni virüs de tespit edildi. Çinliler
"Novel coronavirus" dediler, fakat ICTV "SARS-CoV-2" adını
verdi, çünkü yepyeni değildi, 2003 yılında Güneydoğu Asya'yı etkileyen SARS
virüsünün bir modifikasyonu idi.
Aylarca medya ve sosyal medya "doğal
mutasyon" olduğunu savundu, yani insan müdahalesi olmamıştı. Konunun gerçek
uzmanları epeyce beklediler:
16 Nisan: Viroloji'nin en kıdemli otoritesi, 2008
NOBEL Ödüllü, 88 yaşındaki Fransız LUC
MONTAGNİER bir televizyon kanalına çıktı: "Bu virüs doğal mutasyon
değil, laboratuvarda modifiye edilmiş. HİV'den parçacıklar içeriyor. Tahminim
AİDS aşısı üretmek için çalışılmış olabilir" (kendisi 1983'te Louis
Pasteur Enstitüsü'nde HİV virüsünü keşfetmişti, 2008'de Nobel Ödülüne layık
görülmüştü, Françoise Barre-Sinousi ile birlikte)
28 Nisan: İmmünoloji'nin tanınmış otoritesi, 2018
NOBEL Ödülü sahibi, 78 yaşındaki Japon Dr.
TASUKU HONJO da açıklama yaptı: "Bu doğal coronavirus değil.
Vuhan'daki laboratuvarda üretildi. Ben iki yıl orada çalışmıştım. Fakat eski
çalışma arkadaşlarıma ulaşamadım, hepsinin telefonları iptal edilmişti".
Prof. Dr. Honjo hala Kyoto Üniversitesi İmmünoloji Bölüm Başkanıdır. (Not:
Ertesi günü bu ifadeler Prof. Honjo tarafından Kyoto Üniversitesi sitesinde
tekzip edilmiştir. Çin tarafından üretildi demediği açıklanmıştır)
Böyle yaşlı ve tecrübeli iki Nobel ödüllü bilim
adamının açıklamalarından sonra, DSÖ, Çin ve ABD istihbaratı hala doğal
mutasyonu savunuyorlar. Patavatsız Trump Çini suçluyor (fakat seçim sathı
mailine girmiştir!)
2 Mayıs: ABD'nin Pittsburg şehrinde amerikanvari bir
cinayet işlendi. Genç Çinli Dr. Bing Liu
(37) evinde silahla öldürüldü, zanlı ise 1 km ötede intihar (?) etmiş bulundu.
Dr. Bing Liu'nun önemli bir keşif öncesinde bulunduğu çalışma arkadaşları ifade
etmişlerdi.
Dünyanın diğer liderleri bu konuya hiç değinmiyorlar! Acaba perde arkasında ne oldu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder