FATİH'İN MUASIR RAKİPLERİ
Prof. Dr. Recep MESUT
Fatih Sultan Mehmed'in Avrupa'daki fetihleri kolay olmamıştır. Kendisinden önceki atalarına göre daha organize muhalefet ile karşılaşmıştır. İlk fethedilen milletler (Rumlar, Bulgarlar ve Sırplar) şaşkın ve dağınık yakalanmışlar ve savaş meydanlarında varlık gösterememişlerdir. Bu nedenle bunların savunma kahramanları da olmamıştır.
Fakat "Fetret Devri"nden sonra 2. Murad'ın yeni yayılma stratejisine karşı, "ikinci basamak" ülkeler (Arnavutluk, Macaristan, Eflak ve Boğdan) daha organize tepki vermişler ve mukavemet göstermişlerdir.
Bu defansif savaşlarda zaman zaman başarılı askeri komutanlar öne çıkmış ve bu milletlerin tarihine "ulusal kahraman" olarak geçmişlerdir. Sonuçta Osmanlıya boyun eğseler de, bu Hıristiyan milletler "Türkleri yenebilmiş" olan bu şahısları yücelterek teselli bulmuşlardır. Bugün turist olarak Arnavutluk, Macaristan, Romanya ve Moldova'yı gezerken meydanlarda mağrur heykeller göreceksiniz (sonradan "üçüncü basamak" diyebileceğimiz Ukrayna, Polonya, Avusturya ve Hırvatistan da eklenecektir). Kimdir bu şahıs, ne yapmıştır diye sorarsanız, size gururla "Türkleri yenmiştir" diye cevap vereceklerdir. Hâlbuki bir veya birkaç mevzii çarpışma kazanmışlardır.
Adriyatik'ten Macar ovalarına, oradan Ukrayna bozkırlarına uzanan bu geniş yelpazede, bu kadar farklı milletin "Türkleri yenebilmiş" atalarını göklere çıkarması ise bizlere gurur kaynağı olmaktadır: "Ne mutlu Türküm diyene". Çünkü bu Avrupalılar Osmanlı demiyorlar, genelde Türk diyorlar. Onların hafızasına çakılan kavram "Türk" kavramıdır. Velev ki, Osmanlı sultanları ve idarecileri kendilerine Türk demekten kaçınmış olsalar da!
Fatih Sultan Mehmet, bu azılı rakiplerinin bazılarını babasından (2. Murat) devralmış, bazılarını da oğluna (2. Bayezid) devretmiştir. Bazıları ile Edirne Sarayından kişisel tanışıklığı vardı (rehine olarak tutuluyorlar, fakat askeri talimlere şehzadelerle birlikte katılıyorlardı).
1404 doğumlu 2. Murat 30 yıl iktidarda kaldı (1421-1451), keza Fatih de 30 yıl (1451-1481), 2. Bayezid ise 31 yıl (1481-1512) padişahlık yaptı, toplam 91 yıl, neredeyse bir asır baba-oğul-torun fetihleri istikrarlı sürdürdüler.
"İkinci basamak" komşularımızın, Fatih'in çağdaşı olan "milli kahramanları" şunlardır (doğum sırasına göre):
1404-1451 Sultan 2.Murat
1405-1468 Skanderbeg
1406-1456 Janos Hunyadi
1431-1476 III. Vlad Tepeş
1432-1481 Fatih Sultan Mehmet
1433-1504 III. Ştefan cel Mare
1448-1512 Sultan 2.Bayezid.
Gjergj Kastrioti (1405-1468)
Fatih Sultan Mehmed'in Balkanlarda en kıdemli muhalifi, tarihimizde "İskender Bey" olarak bilinen Arnavut asıllı cengâverdir. Aslında Fatih'ten 27 yaş büyüktür (babası 2. Murat akranı) ve ortak eğitim almamışlar, belki küçük şehzade Mehmet onu Edirne Sarayında görmüş olabilir.
İskender Bey, Arnavut derebeylerinden Katolik Hıristiyan olan Gjon Kastrioti'nin oğlu olup, 18 yaşında (1423) babası tarafından Edirne Sarayına rehine olarak verilmiştir. Burada askeri eğitime katılan Gjergj (Cerci) dövüşçü yetenekleriyle tebarüz etmiş ve İslam dinine ihtida edince, bizzat Sultan 2. Murat ona "İskender" ismini layık görmüştür. 1431'den itibaren Osmanlı ordusunda sipahi, subaşı, sancakbeyi kademelerinde yükselmiş, bütün askeri seferlere katılmıştır.
Ancak Kasım 1443'te, Niş Muharebesi sırasında, 300 kişilik Arnavut birliği ile ayrılarak baba memleketi Arnavutluk dağlarına kaçmış, tahrifat yaptığı bir fermanla Kruje (Kroya, Akçahisar) Kalesini ele geçirmiş, İslam inancını reddetmiş (irtidad), Katolik Hıristiyanlığa dönmüş ve ülkesinin intikamı için savaşacağını ilan etmiştir.
2 Mart 1444'te Leş (Lezhe, Alessio) kasabasında Arnavut ve Karadağ beylerini bir askeri ittifakta birleştirerek güç kazanmıştır. Ve tam 25 yıl, hayatta olduğu müddetçe, kendisine karşı her yıl gönderilen Osmanlı ordularını püskürtmüştür. Önce Venedik’le, sonra Napoli Krallığı ile işbirliği yapmış, silah ve para yardımı almıştır.
1457 Albulena muharebesindeki başarısı Avrupa'da alkışlanmış, Papa tarafından "Dominus Albaniae" (Arnavutluk Hâkimi) ve "Athleta Christi" (İsa'nın Komutanı) ilan edilmiştir. 1450'de Kruje kalesi bizzat Sultan 2. Murat ve oğlu şehzade Mehmet tarafından kuşatılmış, fakat alınamamış. Fatih'in tahta çıkmasından sonra 1466'da ve 1467'de iki kez kuşatılmış, yine alınamamış. Son kuşatmanın kaldırılmasından sonra Leş karargâhına çekilen İskender, burada yayılan ateşli salgına yakalanmış ve 17 Ocak 1468'de, 63 yaşında ruhunu teslim etmiş, Az. Nikolaos Kilisesine defnedilmiştir. Osmanlı tarihinde hem mühtedi, hem mürtet olan istisnai şahsiyettir.
Ölümünden 10 yıl sonra, 16 Haziran 1478'de oğlu Gjon II Kastrioti Akçahisar (Kruje) Kalesini teslim etmiş ve ailesiyle Napoli Krallığına sığınmıştır. Akçahisar ise Bektaşi Müslümanlığının merkezi olmuş, hatta Sarı Saltuk makamı kabul edilen tekke hala faaliyettedir.
Leş kasabasındaki Az. Nikolaos Kilisesi'ne Yavuz Selim zamanında minare eklenmiş ve "Selimiye Camii" 20. yüzyıla kadar var olmuştur. İskender Bey'in mezarı türbe olarak Müslümanlarca hep ziyaret edilmiştir. Fakat kemikleri yağmalanmış, çünkü bir parça dahi taşıyan kişinin muzaffer ve cesur olacağına inanılmıştır!
1981'de Arnavutluk’u ateist devlet ilan eden Enver Hoca camiyi yıktırmış ve modern mozole (anıt kabir) haline dönüştürmüştür.
JANOS HUNYADİ
(1406-1456)
Fatih Sultan Mehmed'in Avrupa fetihlerinde karşılaştığı acımasız bir düşman da Macaristan adına savaşan Hünyadi Yanoş'tur (Macarlar soyadını öne koyarlar). Bu düşmanı da babasından devralmış ve yaşça kendisinden 26 yıl daha büyüktür.
Hunyadi çok asil bir Macar ailesinden değildir. Romenlere göre babası Voyk, Ulah kökenlidir, fakat sonradan oğlu Matyaş kendisini Sekel (Hunların soyundan gelen bir azınlık) kökenli göstermiş ve Attila'ya bağlamıştır. Gerçek soyadları "Corvinus" (Lat: kuzgun) imiş.
Hunyadi'nin doğum yeri Hunyad (Hunedoara) 1918'den beri Romanya sınırları içerisinde kalmıştır. Fakat asırlar boyunca Macaristan Krallığına ait Erdel (Transilvanya) toprağı sayılmıştır. 1409'da Macar kralı Sigismund, Corvinus ailesine derebeylik hakları tanımıştır.
Genç Hunyadi askerlik mesleğine atılmış ve Sigismund maiyetinde "saray şövalyesi" olmuş, 1432'de "Severin Banı", 1440'ta Erdel Voyvodalığına yükselmiştir.
1441'de Zibin (Sibiu, Hermannstadt) kalesini kuşatan Mezit Bey komutasında 20,000 kişilik akıncıları imha etmiştir [Mezit Bey hamamı Edirne merkezinde, camisi Yeşilce ise Abdurrahman mahallesindedir]. Mezit Bey'e kurşun isabet etmiş, surların dışında zafer yemeği düzenleyen Hunyadi esirlerin teker teker idam edilmesini izlemiştir!
1442'de intikam seferine çıkan Rumeli Beylerbeyi Şehabettin Paşa'yı [Tunca üzerinde Saraçhane köprüsünü yaptırmış] İalomita nehrinin yukarı kısmında Vazag mevkiinde bozguna uğratmıştır. Büyük kayıplar veren Şehabettin Paşa canını zor kurtarmış ve görevden alınmıştır. Yerine "Evliya" Kasım Paşa getirilmiş [Camisi Tunca kıyısında yıkık haldedir].
1443'te, Macar tahtına da oturtulan 20 yaşındaki Polonya kralı 3. Wladislaw ile "Long Campaign" diye bilinen uzun sefere komuta etmiş, fakat Edirne'ye 200 km kala, Balkan Dağlarının İzladi (Zlatitsa) geçidinde karlara saplanmışlar ve Noel günü geri dönmüşlerdir.
1444'te, Papa desteğinde, tekrar Osmanlı topraklarına Haçlı seferi düzenlemiş, Varna Meydan Savaşında yenilmiş, gece karanlığında kaçabilmiştir.
1448'de üçüncü kez Osmanlı topraklarına saldırmış, İkinci Kosova Savaşında tekrar yenilmiş, tekrar savaş meydanından kaçarak kurtulmuştur.
1451'de 2. Mehmet tahta çıkmış ve 1453'te İstanbul'u fethetmiştir. 1456'da Macarların elinde olan Belgrad Kalesini kuşatmıştır. Çocuk yaştaki yeni Macar Kralı'nın naibi olan Hunyadi hemen yetişmiş ve Osmanlı ordusunu geri püskürtmüştür. İstanbul fatihinin ilk başarısızlığıdır (bu savaş esnasında Fatih yaralanmıştır).
Kuşatma kaldırıldıktan sonra Zemun'daki (Zemlin, bugün Novi Beograd) ordugâha çekilen Hunyadi burada veba salgınına yakalanmış ve 11 Ağustos 1456'da 50 yaşında vefat etmiştir. Anısına Sırplar bir "Hunyadi Kulesi" dikmişlerdir. Cesedi Erdel’in baş şehri Alba İulia'da "St. Michael" Katolik katedralindeki aile mezarına gömülmüştür (bugün Romanya'da kalmıştır).
Janos Hunyadi'nin bugün Macaristan'da milli kahraman olarak sayısız heykelleri vardır. Romanya'da ve Sırbistan'da da saygı görmektedir. Küçük oğlu Matthias (Matyaş) Corvinus 1458'de, 14 yaşında Macaristan Kralı seçilmiş, 32 yıl tahtta kalmış ve ülkenin en parlak Rönesans ruhlu kralı olmuştur. Fakat Türklerle pek savaşmamıştır.
III. VLAD ŢEPEȘ
KAZIKLI VOYVODA; KONT DRAKULA
1429/31 - 1476/77
Fatih Sultan Mehmed'in akranı, bizzat tanıdığı ve himaye ettiği Eflak hükümdar ailesi mensubu, fakat dünya çapında tanınmış sadist ruhlu bir şahsiyet. Ne doğum tarihi kesindir, ne de ölüm tarihi. Kesin olan çılgın cinayetlerle dolu hayatını erken yaşta (45~49) tamamlamıştır.
Ţepeş'in telaffuzu Rumencede "Tsepeş"tir, Türkçede ise "Çepeş" şeklinde okunur ve "tsepe" (цепе) [= odun yarmak] fiilinden gelir. İnsanları canlı canlı parçalara yarar ve sivri kazıklara oturturmuş. Bizim tarihimizde "Kazıklı Voyvoda" olarak bilinir [İngilizler "Vlad the Impaler" derler]. "Kont Drakula" lakabını babası 14. Eflak Voyvodası II. Vlad Dracul'a borçludur. Macar Kralı Sigismund'un himayesinde iken, baba II. Vlad, aristokrat bir şövalye tarikatına "Societas Draconistarum" (Ejderha Tarikatı) üye yapılmış, "ejderin oğulları" [dragon - küçültme "drac-ula] madalyonu taşımıştır. Onun soyundan gelenlere "Draculeşti" hanedanı denmiştir.
Annesi ise Moldova prensesi Cneajna (= княжна) diye bilinir ki, bu "knyaz" (despot) kızı anlamındadır. III. Vlad'ın doğum yeri Eflak dışındadır: babasının mülteci olarak oturduğu Sighişoara şehri o zamanlar Macaristan'a ait Erdel'de imiş.
Macaristan ile Osmanlı Devleti arasında sıkışmış olan Eflak (Wallachia) voyvodaları her ikisiyle de iyi geçinmeye çalışmışlar, her ikisine de inandırıcı olamamışlardır. Eflak topraklarından geçip Erdel'e akın yapan Mezit Bey (1441) ve Şehabettin Paşa (1442) mağlup olunca, Sultan 2. Murat Eflak voyvodası II. Vlad'ı Edirne'ye çağırmış ve tutuklamış. Fakat 1443'te kendisini serbest bırakmış, iki küçük oğlunu (Vlad ve Radu) rehin almış. Böylece 14 yaşlarında olan Vlad 5 yıl Edirne Sarayında geçirmiş, askeri talimlere katılmış, şehzade Mehmet ile tanışmış, fakat samimiyetleri bilinmemektedir.
Üçüncü kez Osmanlı'ya Haçlı seferi hazırlamakta olan Hunyadi, 1447'de Eflak'ı basmış, voyvoda II. Vlad ile "co-ruler" büyük oğlu II. Mircea'yı öldürtmüş, kendi adamı Vladislav'ı voyvoda ilan etmiş. Nitekim İkinci Kosova Savaşına (1448) Eflak ordusu da katılmış. Hemen savaş sonrası 2. Murat yanında bulunan genç Vlad'a bir miktar asker vererek Eflak'a göndermiş. İlk kez Osmanlı yardımıyla III. Vlad olarak tahta çıkmış, fakat 2 ay tutunabilmiş, Boğdan'a sığınmaya mecbur olmuş.
Eflak başkenti o yıllarda Karpat Dağları eteklerindeki Târgoviște şehri imiş (Bugün Bulgaristan'daki aynı isimli şehirle karıştırılmamalıdır. Osmanlı tarafından kurulan “Eski Cuma” şehrine 1934 yılında Bulgarlar "Pazaryeri" anlamında Tırgovişte adını vermişlerdir).
Boğdan'dan Macaristan'a geçen Vlad destek istemiş. Bu sefer Macar desteğiyle ikinci kez, 1456 Nisan ayında tahta çıkmış ve 6 yıl hüküm sürebilmiştir (1456-1462). Hemen boyarları tasfiye etmeye başlamış, Alman asıllı Sakson kasabalarını yağma etmiş, binlerce karşıtını kazığa oturtmuş ve "Çepeş" lakabıyla anılmaya başlamış.
1459'da Fatih Sultan Mehmet, Eflak’ın haracını 3,000 altından 10,000 altına çıkartmış ve yeniçeri ocağı için 1,000 genç erkek istemiş. “Bu kadar parayı ödeyemeyeceğim” diyen Vlad isyan etmiş ve Osmanlı karşıtı eylemlere başlamış. 1460 ve 1461 yıllarında Tuna'yı geçerek Osmanlı topraklarını yakıp yıkmış, Türkleri öldürmüş, Bulgarları ve Sırpları Eflak'a götürmüş. Elçi olarak gönderilen Niğbolu Sancakbeyi Hamza Paşa'yı ve yanındakileri de öldürtmüş!
Trabzon fethi ile meşgul olan Fatih sabretmiş, fakat 1462'de cezalandırmak için Eflak Seferine çıkmış. 150,000 kişilik ordu ile başkent Târgoviște'ye (Ağaçhisar) ulaşılmış. Vlad'ın 30, 000 kişilik ordusu bir türlü görünmemiş, sürekli geri çekilmiş, su kuyularını zehirlemiş, yiyecek kaynaklarını yakmış. 17 Haziran 1462'de güneş battıktan 3 saat sonra Eflak ordusu meşaleler taşıyarak gece baskını düzenlemiş (Batalia cu facle). Amaç Fatih'i çadırında basıp öldürmekmiş, fakat vezirlerin çadırları ile karıştırmışlar. Sabah 4'e kadar süren çarpışmada Vlad 5,000 kayıp vermiş ve kaçmış. Osmanlı kayıpları ise 15,000 imiş. Macaristan'a giden Vlad
Kral Matyaş Corvin tarafindan tutuklanmış, Macar tebaasından da çok insan öldürdüğü için hapse atılmış. Vişegrad Kalesinde 12 yıl hapis yattıktan sonra, anne tarafından kuzeni Boğdan Voyvodası 3. Ştefan'ın ricası ile serbest bırakılmış. Bu sefer Boğdan desteği ile üçüncü kez Eflak tahtına oturmuş (Aralık 1476), fakat kendi halkından bile destek bulamamış. Olayı duyup Eflak'a giren Osmanlı askerlerine karşı ancak 300 kişilik bir çete ile çıkabilmiş. Bükreş'in 30 km güneyinde "Comana" (Kumanlar, yani Kıpçaklar) bataklığında imha edilmişler (Aralık 1476 veya Ocak 1477). Kellesi kesilmiş ve Fatih'e kanıt olarak gönderilmiş, gövdesi ise 1461 yılında kendisinin yaptırdığı "Comana Manastırı" kilisesine defnedilmiş.
Rumenler, Türkler ve komşu ülkeler ne kadar vahşi bir psikopat olduğunu hep bildiler. Fakat İrlandalı yazar Bram Stoker 1897'de "Kont Drakula" romanını yazdıktan sonra dünya çapında popüler oldu, korku filmleri çekildi, tablolar resmedildi. Gerçek tarihi belgelere uymasa da bu romanın kahramanı turistler için daha ünlüdür (Bran Kalesi, Snagov Manastırı). Kendi halkına ve Hıristiyanlara yaptığı katliamlar gündeme gelmez iken, Türkleri kazıklara oturttuğu abartılmakta ve kahraman muamelesi görmektedir.
Resmi yöneticiler ve ciddi tarihçiler pek bahsetmezler, fakat "korku adrenalini" bakımından Romanya turizminin en cazip konusudur.
(1433-1504)
Küçük ülkenin büyük (Mare) hükümdarı ve Ortodoks Kilisesinin Azizi (Sfânt)!
Moldovalı Muşat hanedanından 2. Bogdan'ın tek oğlu olup, Eflak’lı Kazıklı Voyvoda'nın kuzeni (halasının oğlu olur), Edirneli 2. Mehmed'in akranı (Vlad 1431 doğumlu, Mehmet 1432, Ştefan 1433). Mehmet'le savaş yapmıştır, fakat tanışıklığı yoktur, ne Türkçe bilir, ne İslâm’ı bilir. Çünkü başkenti Suçava (Suceava, Suçiova) Edirne'den 800 km kuzeydedir. En uzun iktidarda kalmış (47 yıl), en uzun yaşamıştır (71). Doğum yeri Borzeşti kasabasına 1493'te yaptırdığı kilise bütün Moldova kiliselerinin prototipidir.
18 yaşında babası ile birlikte "co-ruler" ilan edilmiş iken, 1451'de amcası Petru Aaron babasını öldürerek tahtı ele geçirince, Karpat Dağlarının ötesine kaçmış ve Hun kökenli, fakat Hıristiyan Sekellere sığınmıştır. Hayatının sonuna kadar en güvenilir müttefikleri olmuşlar, Osmanlı'ya karşı savaşlarda yanında yer almışlardır.
1457 yılında III. Vlad Ţepeș'in desteği ile amcasını uzaklaştırmış, bilahare 1470'te öldürtmüştür. Moldova'nın (Osmanlılar "Boğdan" veya "Kara Boğdan" demişlerdir) üç güçlü komşusuna galebe çalma becerisini göstermiştir:
1) 1467'de Macar Kralı Matthias Corvinus'u "Baia" Savaşında yenmiş ve geri püskürtmüştür.
2)1475'te Osmanlı İmparatorluğu'nun Rumeli Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa komutasındaki 80,000 kişilik ordusunu Vaslui (Racova) Savaşında bozguna uğratmış, Papa'dan "Athleta Christi" unvanı almıştır. Kış ortasında (10 Ocak 1475) yapılan bu savaşta, "Podul Inalt" (Yüksek Köprü) mevkiinde pusu kurmuş, köprünün çökmesiyle süvariler geçememiş, yayalar dönememiş, Osmanlı ordusunun yarısı telef olmuştur. Galibiyetin 500.üncü yılında (1975) yapılan "Monumentul Podul Inalt" anıtı Edirneli tarihseverler tarafından 7 Mayıs 2017 tarihinde ziyaret edilmiştir.
3) 1497'de saldıran Polonya Kralı Jan ben Olbracht'ı "Cosmin” Ormanı Savaşında yenmiş ve geri püskürtmüştür.
Fakat İstanbul fatihi 2. Mehmet, Racova bozgununun intikamını almak için, ertesi yıl, 1476’da Boğdan Seferine çıkmıştır. 44 yaşındaki Fatih'in son Sefer-i Hümayunudur (5 yıl sonra vefat etmiştir). Yakıp yıkma taktiği ile geri çekilen Ştefan, "Războieni" köyü yakınında, derin vadileri olan ormanda pusu kurmuş, "wagon" tabir edilen kalın tahtalı uzun arabaları devirerek siperler oluşturmuş. 26 Temmuz 1476 günü kuşluk vaktinde başlayan ve 12 saat süren karşılıklı kıyımda iki taraftan da çok ölü olmuş, hatta Fatih öne fırlayıp askeri cesaretlendirmiştir. Gece karanlığında Ştefan ve ordusu dağlara kaçmıştır. Ertesi gün Osmanlı ordusu ilerleyerek başkent Suçava'ya girmiş, şehri yağmalamış, fakat Ştefan'ın ikametgâhı "Cetatea de Scaun"u (Koltuk Kalesi) alamamıştır. Erzak yetersizliği ve veba baş göstermesiyle geri dönülmüştür. Războieni savaş alanındaki sayısız cesetleri kimse gömememiş ve dere vadisi beyaz kemiklerle dolmuş - Akdere (Valea Alba) adını almış. Bizim tarihler Akdere galibiyeti derken, Rumen ve Moldova tarihleri taktik geri çekilme diyerek mağlubiyetten bahsetmezler. "Războieni" manastırı 1496'da ölenlerin ruhu için inşa edilmiş ve Edirneli tarihseverler tarafından 8 Mayıs 2017 tarihinde ziyaret edilmiştir.
Fatih'in ölümünden (1481) sonra, oğlu ve ardılı 2. Bayezid hemen 1484'te Boğdan Seferine çıkmış, Kili ve Akkirman limanlarını alarak, Ştefan'a en büyük darbeyi vurmuş, Kırım Hanlığı ile birleşmiştir. 1486'dan itibaren Ştefan Osmanlı Devletine haraç ödemeye başlamış ve ölüm döşeğinde (1504) vasiyeti "Türklerle anlaşın, onlar hem cesur, hem cömert, hem de sözlerinde duruyorlar" olmuştur (Ioan Nikulçe kroniği). Suçava'da vefat etmiş, fakat 70 km kuzeyde, 1466'da yaptırdığı "Putna" Manastırına gömülmüştür.
3. Ştefan'ın kılıcı: Topkapı Sarayı müzeye dönüşürken Silahlar Dairesinde, üzerinde adı ve sanı yazılı (Latince) kılıcı bulunmuştur. Ne zaman ve nasıl geldiği muammadır, hiçbir kayıtla desteklenmemiştir. Müzede sergilenmektedir, fakat hem Romanya, hem de Moldavya Cumhuriyeti için "kutsal emanet" sayıldığı için, replikaları yapılıp bu iki ülkeye hediye edilmişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder