25 Kasım 2021 Perşembe

SULTAN ve HEKİMBAŞI

 


Prof. Dr. Recep MESUT


SULTAN ve HEKİMBAŞI

BAHTSIZ VE MUTSUZ HÜKÜMDAR 

DÖRDÜNCÜ MURAT

 

Babası Sultan 1. Ahmet öldüğünde 5 yaşında, ağabeyi Genç Osman öldürüldüğünde 10 yaşında idi. Bu korkunç olayı hiç unutmadı ve onun baskısı altında iken, 11 yaşında tahta oturtuldu. Beş gün sonra da sünnet ettiler. 20 yaşına kadar, 9 yıl annesi Kösem Sultan'ın vesayetine katlandı. Haris bir kadın olan annesi rakibe istemiyordu, bulûğ yaşlarında onu kasten cariyelerden uzak tuttu, yanına hep yakışıklı içoğlanlar gönderdi. Erkekler arasında yetişen Murat idman yaptı, vücut geliştirdi, güçlü kaslara sahip oldu: ata bindi, ok fırlattı, cirit attı, gürz çalıştı, kılıç-kalkan kullandı, pehlivanlarla güreşti. İnce ruhlu idi, şiir yazdı, beste yaptı, hattat oldu, satranç oynadı.

17 yaşından sonra tebdil dolaşmaya başladı: İstanbul sokaklarını, kahvehanelerini ve meyhanelerini keşfetti. Burada saray erkânının ve annesinin rüşvete bağladığı düzeni öğrendi. Yeniçeri ve sipahilerin ahlaksızlığını, ilmiye sınıfının yobazlığını gördü. Vezirler ve saray ağaları askeri kışkırttılar ve kendisini üç kez "ayak divanına" çıkardılar: Genç Osman'ı hatırlattılar, tehdit ettiler, aşağıladılar, atamış olduğu veziriazamı (Hafız Paşa) ve güvendiği arkadaşlarını gözü önünde paraladılar.

Machiavelli'nin (1469-1527) "Prens", kitabını tercüme ettirdi ve okudu. Bir hükümdarın asıl gücünü sevilmekten çok korkutmaktan alması gerektiğini ("sevmesinler korksunlar") ve ulvî bir amaç için her yol mubah düsturunu beğendi. Ve günün birinde silkindi, küstah zorbaları görülmemiş sertlikte sindirdi, dağıttı ve yok etti. Bu öfke patlaması ölümüne kadar 8 yıl sürdü. Ölçüsüz bir vahşetle, suçlu suçsuz demeden kesti, astı, boğdurdu. İstanbul sokakları boşaldı, korku içinde insanlar evlerinden çıkamaz oldu. Üç erkek kardeşini (Süleyman, Bayezid, Kasım) boğdurdu. İlk defa bir Şeyhülislam (Âhizâde Hüseyin Efendi) katledildi, İznik ve Şam kadıları asıldı, Divan şairi Nef'i ve hekimbaşı Emir Çelebi öldürüldü. Afyonu, tütünü, kahveyi ve içki içilmesini yasak etti. Gece fenersiz sokağa çıkılmasını yasakladı. Bunların tek cezası vardı: idam.

Fakat kendini alkole kaptırdı. Genç ve yakışıklı erkeklerden oluşan yâranı ile her gece işret meclislerinde ve hamam sefalarında eğlendi, mutsuzluğunu unutmaya çalıştı. Sevgisiz büyüdü, kadınlara âşık olamadı, bazı cariyelerden çocukları oldu, fakat dört şehzadesi de bebeklikte öldü. Beş kız çocuğu da, kendisinden sonra tahta oturan kardeşi Sultan İbrahim tarafından küçük yaşlarda evlendirildiler. Kızı İsmihan Kaya Sultan tarihimizin "çocuk gelinlerine" sembol oldu.

Reşat Ekrem Koçu'ya göre yakışıklı genç erkekler İstanbul'a akın ettiler. 4. Murat isyankâr ruhlu Abaza Mehmet Paşa’nın hayranı olup, kendisine örnek yapmıştı, fakat Mehmet Paşa aşırı rüşvet düşkünü idi. Bosna Valiliği sırasında en zengin tüccar Hacı Sinan'a, altın sızdırmak için çok eziyet etmişti. Adam intikam almak istedi ve kendi oğlu Mustafa'yı kullandı. Çok yakışıklı olan genç Mustafa'yı İstanbul'a padişahın yanına gönderdi. Sultan Murat pek beğendi ve silahtar yaptı. Sonunda bu genç adam Abaza Mehmed'in rüşvet aldığını kanıtladı. Gazaba gelen Sultan Murat hemen idam ettirdi. Bosnalı Mustafa Abaza Mehmed'i alt etmiş ve babasının intikamını almış oldu, fakat Sultan'ın son nefesine kadar yanında bulundu. Anlaşılıyor ki Osmanlı ülkesinin en yakışıklı erkekleri ya Kafkaslardan, ya Balkanlardan çıkıyormuş.

Sultan 4. Murat, hanedanın kendisinden evvel gelmiş bütün hükümdarlarının öldürttüğü insandan fazla cana kıydı (20,000 tahmin) ve kendisinden sonra Âli-Osman'dan bir benzeri çıkmadı. Kendisine "Son Sahipkıran" ve " Yavuz-u Sani" dendi. Fakat Anadolu insanı onu Şii baskısından kurtaran, Revan ve Bağdat Fatihi, gösterişli cengâver olarak bildi ve Fırat koluna "Murat Suyu" adını verdi. Emirgân bahçesi, Anadolu ve Rumeli Kavağı, Revan ve Bağdat Köşkleri onun ince, fakat huzursuz ruhunun hatırasıdır.

Son Osmanlı Halifesi Abdülmecid Efendi'nin ifade ettiği gibi "Dördüncü Murat 28 yaşında iken sert bir içkinin (rakı) kurbanı olmasaydı Osmanlı Devletinin en şanlı hükümdarı olurdu".

 

Aslen Edirneli olan Seyyid Emîr Çelebi ilk tıp tahsilini Edirne Tıp Medresesinde görmüştür. İcazet aldıktan sonra Osmanlı ülkesini dolaşarak Kahire'ye gitmiş ve burada Doğu'nun ve Batı'nın hekimlik sırlarını öğrenmiş. Ünlü Kalavun-Mansuriye Hastanesinin başhekimi olmuş. 1623'te Kahire'ye gelen Kaptan-ı derya Recep Paşa kendisini İstanbul'a getirerek Hassa hekimi yapmış, 1629'da ise Hekimbaşı olmuş. "Enmuzecü't-tıb" [Numune Tıp] eserinde hekimlerin mutlaka anatomi öğrenmelerini, savaşlarda ölen Hıristiyan askerlerin cesetlerinden yararlanmalarını, hayvanlar üzerinde teşrih (disseksiyon) yapmalarını tavsiye etmiştir. Bu kitap senelerce Tıp Medreselerimizde okutulmuştur. Fakat onun tavsiyesi ancak 200 yıl sonra (1841'de) Osmanlı tıp eğitimine girebilmiştir!

Genç Sultan 4. Murad'ın aşırı içkiciliği nedeniyle zarar gören karaciğerine "teşemmu-u kebedî" teşhisi koymuştur ("kebed"= karaciğer, "şem"= mum, yani "karaciğer mumlaşması"). Bu olağanüstü bilgi o yıllar için şaşırtıcıdır. Karaciğerin değişen kıvamını doğru tarif etmekte ve ancak otopsi (!) sonucu kesinleşmiş olabilir ki, ya kendisi Mısır'da bu işleme katılmış veya yazılı kaynaklardan öğrenmiştir. Batı'da ise yine 200 yıl sonra Fransız René Laënnec (1781-1826) alkolik karaciğerin değişen rengi ("kirrhos" > "cirrhos"= sarı kehribar rengi) nedeniyle "cirrhosis" = siroz, hastalığını tarif etmiştir. Batı kaynaklı Tıp dünyası hala "Laënnec sirozu" demektedir [Laënnec stetoskopun mucidi sayılır].

Emir Çelebi tedavisini de biliyormuş! Himalaya Dağlarının yüksek tepelerinde nadir bulunan "Anberiyye" bitkisinden elde edilen "menku" (dekokt, kaynatık, haşlama) bin zorlukla tedarik etmiş ve Sultan Murat şifa bulmuş.

Fakat 1638'de Bağdat seferine çıkan 4. Murat, Nizip menzilinde Emir Çelebi ile satranç oynarmış. Hekimbaşıyı sevmeyen Silâhdar Mustafa Paşa, Emir Çelebi'nin afyonkeş olduğunu ve afyonu entarisinin gizli cebinde sakladığını müzevirlemiş. Afyonu yasaklamış olan 4. Murat hiddetlenmiş, ölümcül miktarda olan afyonun hepsini zorla bu değerli hekime yutturmuş. Emir Çelebi fenalaştıktan sonra çadırına götürülmüş ve ölmeden önce anberiyye'yi yok etmiş. Sonraki günlerde hekimi soranlara 4. Murat sadece "Hapı yuttu" demekle yetinmiş. Bu deyim halk arasında da yayılmış!

Bağdat fethinden 1639'da dönen 4. Murat tekrar hastalanmış, fakat kendisini tedavi edecek hazık hekim bulamamış. 1640 Şubat başında komaya girmiş ve üç gün içinde, 28 yaşında, karaciğer yetmezliğinden vefat etmiş.


  





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder