SIRPSINDIĞI SAVAŞI NEREDE VE NE ZAMAN
YAPILDI
Prof. Dr. Recep Mesut
Tarihimizde “Sırpsındığı
Savaşı” olarak bilinen ünlü çarpışma, yerli ve yabancı araştırmacılar arasında
çok tartışılan bir konudur. Aslında savaşın kendisi tartışılmaz, çünkü gerçekten
böyle bir çarpışma olmuş ve Osmanlı askerinin mutlak zaferi ile sonuçlanmıştır.
Balkan Yarımadasına yeni ayak basmış ve Trakya kısmını ele geçirmiş bulunan
genç Osmanlı Devleti için bu galibiyet yeni fetihlerin kapılarını açmış ve
askeri üstünlüğünü kanıtlamıştır. Üçüncü Osmanlı hükümdarı ve Edirne fatihi
sayılan Sultan 1. Murat’a kendi savaş gücü hakkında güven vermiş, Balkanlarda
ve Avrupa’daki Hıristiyan devletlere korku salmıştır. Ancak sultan bizzat bu
savaşa iştirak etmemiştir, çünkü o dönemde ordusunun başında Anadolu’da
savaşmaktaydı. Edirne’de askeri komutan olarak beylerbeyi Lala Şahin Paşa
bulunuyordu. Düşman da bu fırsattan yararlanarak Edirne’yi ele geçirmek ve
Türkleri Asya’ya sürmek istiyordu.
Osmanlı
vakanüvislerine göre, savaşın cereyan ettiği yer yıllarca halk arasında “Sırp
sındığı” (bazı kaynaklarda “Sırp singonu”), yani Sırpların sındırıldığı
(bozguna uğratıldığı) mahal olarak bilinmiştir. Batılı tarihçiler Osmanlının
zaferini kabul etmişler, fakat “Sırpsındığı” deyimini tercih etmeyerek genelde
“Meriç Çarpışması” (Battle of Maritsa)
[Slav dillerinde Meriç Nehrinin adı Maritsa’dır] veya “Çirmen Çarpışması” (Battle of Chernomen) demekle
yetinmişlerdir [Slav dillerinde Çirmen Kalesinin adı Çernomen, Yunanca’da ise o
dönemde Kermianon, bugün Ormenion olmuştur. Günümüzde Ormenion Yunanistan
topraklarında bir sınır yerleşimidir ve Bulgaristan’a açılan sınır kapısı olup,
Svilengrad’a
En bariz anlaşmazlık savaşın yapıldığı
tarih üzerinedir. Bizans, Sırp ve Bulgar kaynakları, ağız birliği etmişçesine,
1371 yılının 26 Eylül’ü 27 Eylül’e bağlayan gece olarak bildirmektedirler.
Milâdi takvim kullandıkları için kendilerinden emin olup, yazılı kayıtları da
savaşın yapıldığı döneme aittir. Rumen tarihçi Jorga ve İngiliz yazar Temperley
de 1371 olarak gösteriyorlar.
Osmanlı tarih
yazıcılarının bazıları 1371’de Meriç kıyısında ve Çirmen yakınlarında bir savaş
cereyan ettiğini doğruluyorlar (Lütfi Paşa ve Müneccimbaşı): “…Sırp leşkeri Edirne’ye yakın gelmiş iken
Çirmen yanında ki şimdi ol yere Sırp Singonu derler ol yere konmuştu…” Fakat çoğu gerçek “Sırpsındığı Savaşı”nın daha
önce yapılmış olduğundan bahsediyorlar – Âşıkpaşazâde ve Neşrî hicrî 766’da
(yani miladî 1365’te), Hoca Sadeddin, İdris-i Bitlisî, Oruç Bey daha da erken
tarihler (hicrî 765, hatta 764) bildiriyorlar. Fakat burada zikrettiğimiz
Osmanlı müverrihlerinden hiçbiri o yıllarda henüz doğmamış, olaya canlı tanık
olmayıp, ikinci veya üçüncü elden dinlediklerini anlatmışlardır. Bunların
yazılarını görmüş olan Avusturyalı Joseph von Hammer de 1827-1835 arası kaleme
aldığı “Geschichte des Osmanischen
Reiches” (Osmanlı İmparatorluğu Tarihi) adlı eserinde 1363-1364 tarihleri
üzerinde durmuştur. Böyle önemli bir savaşın hangi yılda yapıldığı konusunda
ciddi bir kargaşa ortaya çıkmıştır.
Daha sonraki
yazarlar (Gibbons, 1915; Uzunçarşılı, 1947) şaşırıp kalmışlar, kesin bir belge
ortaya koyamadan, birbirinden ayrı iki
savaş (1. Meriç Savaşı ve 2. Meriç Savaşı) cereyan ettiğini kabul etmişlerdir. Bugün
internet’e başvuran gençler de Wikipedia veya Britannica yazılarında bu
kargaşayı hemen görebiliyorlar.
Yazarlar tarih
konusunda anlaşamamış olsalar da çarpışmanın yeri ve şekli hususunda hepsi
birleşiyorlar: savaş Edirne’ye iki menzil mesafede, Meriç Nehri’nin sol
kıyısında cereyan etmiş, ani bir gece baskınıyla tedbirsiz ve sarhoş olan Hıristiyanlar panik içinde kaçışmışlar ve
çoğunuğu nehirde boğulmuştur. Dolayısıyla çok ilginç bir durum ortaya
çımaktadır – sadece 6-7 yıl arayla Hıristiyan güçler Meriç vadisinden ilerleyerek
Edirne’ye iki konaklık mesafeye kadar yaklaşmışlar ve aynı şekilde gece baskınıyla
öldürülmüşler, kaçanlar nehirde boğulmuşlar.
Tarih yazarlarının anlaşamadıkları bir konu
da savaşa iştirak eden güçler ve kumandanlar hususudur. Hıristiyan ordusunun
mevcudu 20,000 ilâ 70,000 arasında bildirilirken, Osmanlı savaşçılarının 800
ilâ 10,000 arasında oldukları kabul ediliyor. 1363/65 yılındaki 1. Meriç
Savaşına Macar kralı 1. Layoş kumandasında Sırp, Bosna ve Eflâk kuvvetleri bir “haçlı
seferi” şeklinde gelmişler ve yenilmişler. Oysa bu ülkelerin tarihlerinde böyle
bir sefer ve yenilgi hakkında hiçbir kayıt bulunmamaktadır. Sadece aynı
yıllarda Papa V. Urban’ın elçiler göndererek Hıristiyan hükümdarları böyle bir
sefere teşvik ettiği bilinmektedir (böyle bir sefer ancak 1396’da düzenlenebilmiş
ve Yıldırım Bayezid söz konusu haçlıları Niğbolu’da sındırmıştır). Batı
kaynaklarına göre 1371’deki 2. Meriç Savaşına ise sadece iki Sırp hükümdar
katılmış (Pirlepe kralı Vukaşin ve kardeşi Serez despotu Ugleşa) ve ikisi de bu
savaşta maktul düşmüşlerdir. Osmanlı tarihçilere göre de 1363/65 savaşının
kahramanı Hacı İlbeyi’dir, 1371 savaşının kumandanı Lala Şahin Paşa’dır (çünkü
Hacı İlbeyi 1365’te vefat etmiştir). Sadece Sırp güçleri katıldığı için
1371’deki savaşa “Sırp Sındığı” demek daha akla yatkındır. Zaten onların
tarihinde de böyle geçer.
Sırpsındığı
Savaşı’nın Sarayakpınar köyü yakınlarında cereyan etmesini hiçbir tarihi kaynak
yazmamaktadır. Bu köy Meriç Nehrinden
Yaklaşık 25
yıl önce, Sarayakpınar köyünde “Sırpsındığı Savaşı Anıtı” olduğunu
öğrendiğimde, bu köyü ziyarete gitmiştim. Meydanda çok güzel bir Osmanlı
çeşmesi vardı, fakat anıt görünmüyordu. Sora sora anıtın askeri kışlanın içinde
olduğunu öğrendim. Nizamiye kapısını bekleyen askere rica ettim. Gidip nöbetçi
subayı çağırdı. O da bizi içeri aldı
(eşim ve çocularım da vardı). Hemen girişin sol tarafında, çok yüksek olmayan
bir platform üzerine büyük harflerle “Sırpsındığı Savaşı” yazısı okunuyor ve
Türk bayrağı dalgalanıyordu. Bu basit yapının hiçbir mimari özelliği ve
estetiği yoktu. Nöbetçi subaya Sırpsındığı Savaşının Meriç kenarında cereyan
ettiğini söyledim. Yerinin burası olmadığını biz de biliyoruz ama, bizden önce
bir komutan bunu inşa ettirmiş, biz de saygı gösteriyoruz, demişti.
Sırpsındığı
Savaşı (ister 1363, ister 1371 tarihili olsun) bizler için çok önemli bir savaştır.
Avrupa kıtasında ve Balkanlarda kazandığımız ilk ve katî bir zaferdir. Edirne
için özel bir anlamı vardır, çünkü Edirne’yi düşman işgalinden kurtarmıştır.
Güzel bir anıt yapılmasını da hak etmiştir. Fakat yeri, tarihi ve savaşmış
olanlar konusunda bilimsel titizlik gerekir. En doğrusu bir “Sırpsındığı Savaşı
Sempozyumu” düzenleyerek yurt içinden ve dışından tarihçiler davet etmektir.
Sırp, Bulgar, Yunan, Macar, Rumen tarihçileri de mutlaka yer almalılar.
Sempozyumda elde edilen bilgiler ışığında nereye ve nasıl bir anıt inşa
edileceği daha güvenli bir şekilde gündeme gelebilir.
Şahsi kanaatime göre Sırpsındığı Savaşı’nın cereyan ettiği yer bugün Bulgaristan topraklarında kalmıştır. Osmanlı döneminde Cisr-i Mustafapaşa (bugün Svilengrad) kasabasının köprü başından 2-3 km güneydoğuda bulunmalıdır. Meriç (Maritsa) nehrinin sol kıyısı takip edilince (Lozenski pat) bağlık ve ağaçlık bir yere gelinmektedir. “Kanakliyska” deresinin Meriç’e döküldüğü yere kadar. Tam karşısında, nehrin öbür tarafında, yüksekçe bir yerde, bugünkü adıyla Ormenion (yani Çirmen, o zamanki adıyla Çernomenon) kasabası görünüyor. Eskiden var olan kalesi bugün yıkılmıştır. 1371 yıllarında ne Mustafapaşa kasabası, ne de ünlü köprüsü henüz kurulmamıştı (köprü Osmanlı eseri olup, 1521’de Çoban Mustafa Paşa tarafından inşa ettirilmiş, bilâhare menzil kasabası gelişmiştir). Fakat bir su geçidi (brod) veya Bizanslılardan (Romalılardan) kalma köprü vardı ki, Sırplar nehrin sağ yakasından sol yakasına geçtiler ve konaklama kararı verdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder